Перевод: с русского на турецкий

с турецкого на русский

kokusu gelmek

  • 1 запахнуть

    kokusu gelmek
    * * *
    I зап`ахнуть
    сов.

    в ко́мнате запахло цвета́ми — odaya çiçek kokusu yayıldı

    II запахн`уть
    сов., см. запахивать

    Русско-турецкий словарь > запахнуть

  • 2 нести

    I
    1) taşımak; getirmek ( приносить); götürmek ( уносить)
    2) перен. götürmek; getirmek

    нести́ созна́ние в ма́ссы — yığınlara bilinç götürmek

    нести́ с собо́й опа́сность войны́ — savaş tehlikesini beraber getirmek

    3) (мчать, гнать) hızla götürmek; (hızla) sürüklemek; başı zaptolunmamak ( о лошади)

    ло́дку несло́ к бе́регу — kayık kıyıya (doğru) sürükleniyordu

    4) безл., разг. kokusu gelmek; ağzı... kokmak

    несло́ за́пахом ры́бы — balık kokusu geliyordu

    от него́ несёт чесноко́м — ağrı sarımsak kokuyor

    5) безл., перен. burcu burcu... kokmak

    от э́той тео́рии несёт идеали́змом — bu teori burcu burcu idealizm kokuyor

    нести́ обя́занности — görevini yapmak

    нести́ карау́л — nöbet beklemek

    7) görmek; çekmek

    нести́ убы́тки — zarar etmek

    нести́ поте́ри — kayıplar vermek; kayıplara uğramak

    8) разг.

    нести́ вздор / чепуху́ — saçmalamak

    её так и несло́! — kadın açtı ağzını, yumdu gözünü!

    II несов.; сов. - снести́, в соч.

    нести́ я́йца — yumurtlamak

    Русско-турецкий словарь > нести

  • 3 тянуть

    çekmek,
    döşemek; uzatmak; canı çekmek; emmek; sürüncemede bırakmak,
    geciktirmek; ağırlığında olmak
    * * *
    1) çekmek; döşemek

    тяни́ кана́т на себя́ — halatı (kendine doğru) çek

    тяну́ть не́вод — ağı çekmek

    тяну́ть про́волоку — haddeden tel çekmek

    3) (руку, шею) uzatmak

    тяну́ть ру́ку — elini uzatmak

    4) (тащить, направляя куда-л.) çekmek

    тяну́ть на букси́ре — yedekte çekmek

    тяну́ть кого-л. за́ руку — birini kolundan tutup çekmek

    букси́р тяну́л ба́ржу́ — römorkör bir mavna çekiyordu

    5) ( прокладывать) çekmek, döşemek

    тяну́ть ка́бель — kablo çekmek / döşemek

    6) разг. (заставлять идти, ехать) sürüklemek

    заче́м ты тя́нешь ребёнка на рыба́лку? — çocuğu balık avına ne diye sürüklüyorsun?

    7) перен., безл. ( влечь) (kendine) çekmek; canı çekmek

    когда́ пое́шь, тя́нет ко сну — insan yemek yeyince uyku bastırır

    её тяну́ло на солёное — canı tuzlu yiyecek çekiyordu

    меня́ тяну́ло к родны́м места́м — beni memleket çekiyordu

    кури́ть он бро́сил и говори́т, что бо́льше совсе́м не тя́нет — sigarayı bırakmış, hem hiç aramıyormuş

    8) (билет, жребий и т. п.) çekmek

    тяну́ть жре́бий — kura çekmek; kura çekişmek ( о многих)

    труба́ хорошо́ тя́нет — baca iyi çekiyor

    11) ( веять) gelmek

    тяну́л ветеро́к — hafif bir esinti vardı

    тяну́ло ды́мом — duman kokusu geliyordu

    ве́тер тяну́л из са́да за́пах сире́ни — rüzgar bahçeden leylak kokusu getiriyordu

    12) ( медлить) sallamak, sürüncemede bırakmak; uzatmak; geciktirmek

    они́ вот уж ме́сяц тя́нут с мои́м де́лом — işimi bir aydır sallıyorlar

    не тяни́! — sözü / lafı uzatma!

    с отве́том не тяни́ — cevabı geciktirme

    13) разг. ( весить) çekmek

    тюк тя́нет со́рок кило́ — balya kırık kilo çekiyor

    14) разг. ( вымогать деньги) sızdırmak

    он тя́нет де́ньги у отца́ — babasını sızdırıyor

    15) разг. ( воровать) aşırmak, çalmak
    16) ( медленно пить) ağır ağır / yudum yudum içmek
    17) ( лететь) uçmak; geçmek

    над ле́сом тяну́ли журавли́ / тяну́л кося́к журавле́й — orman üzerinden bir turna katarı geçiyordu

    ••

    своя́ но́ша не тя́нет — погов. öküze boynuzu yük olmaz

    тяну́ть кого-л. к отве́ту — hesaba çekmek

    Русско-турецкий словарь > тянуть

См. также в других словарях:

  • barut kokusu gelmek — savaş tehlikesi sezilmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • barut — is., Far. bārūd Ateşli silahla bir merminin atılmasına veya herhangi bir aracın fırlatılmasına yarayan, patlayıcı madde Birleşik Sözler barut esmeri barut fıçısı barut hakkı baruthane barut kabağı barut rengi Atasözü, Deyim …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • demlenmek — nsz 1) Çayın rengi ve kokusu suya geçmek 2) Pilav piştikten sonra bir süre bekletilerek kıvama gelmek 3) tkz. İçki içmek Haftada bir iki gün toplu olarak gittikleri bir meyhanede demleniyordu. T. Buğra …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ayak basmak — 1) bir yere varmak, ulaşmak Amerikan astronotu aya ayak basacağı günkü gazetelerde odalar seçimi havadisleri vardı. F. R. Atay 2) girmek, gelmek, uğramak Köy evinin içine ayak basar basmaz, elbette bir saman ve hafif tezek kokusu duyulur. S. F.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»